Oruç ve Şartları, Orucu Bozan ve Bozmayana Haller Orucun Vakti: Orucun vakti, ikinci fecirden güneşin batmasına kadar olan süredir.
Orucun Farz Olmasının Şartları: 1- Müslüman Olmak: 2- Erginlik Çağında ve Akıllı Olmak: 3– Oruç tutmaya gücü yetmek ve mukim olmak: Orucun Sıhhatinin Şartları: Orucun sahih olması için üç şartın bulunması gerekir. Hayız ve nifaslı bulunmamak, niyet ve orucu bozan hallerden uzak olmak.
Oruç Tutmamayı Mubah Kılan Özürler: Aşağıdaki sebeplerden dolayı oruç tutmamak veya tutulmuş bir orucu açmak mubahtır. 1) Sefer-Yolculuk: Ramazanda en az üç günlük, yani on sekiz saatlik bir yere gidecek kimse geceden oruca niyet etmeyebilir. 2) Hastalık: Bir kimse oruç tuttuğu takdirde ölmekten veya hastalığının artmasından veya uzamasından yahut aklının gitmesinden korkarsa, oruç tutmayabilir veya tutmakta olduğu orucu açabilir. Daha sonra iyi olunca bunu yalnız kaza eder. 3) Gebelik ve çocuk emzirmek: Ramazan'da gebe veya emzikli olan kadınların kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları halinde oruç tutmamaları mübahtır. Daha sonra kaza ederler. 4) Yaşlılık: Yılın bütün mevsimlerinde oruç tutmaktan aciz olan çok yaşlı erkek ve kadınların oruç tutmamaları icmâ ile caizdir. Bunların oruçlarını kaza etmeleri de gerekmez. Çünkü oruç tutabilecek durumda değildirler. Bunların tutamadıkları her gün için bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir. 5) Düşmanla cihad: Ramazan ayında düşmanla savaşacak olan bir İslâm askeri, düşman karşısında zayıf düşeceğinden korkarsa oruç tutmayabilir. kendisine yalnız kaza gerekir. 6) Hayız ve nifas hali: Bir kadın Ramazan'da âdet görmeye başlasa veya çocuk doğursa orucu bozulmuş olur. Artık âdet günlerinde ve lohusa bulundukça oruç tutması caiz olmaz.
Orucu Bozduğu Halde Yalnız Kazayı Gerektiren Durumlar: 1) Beslenme veya tedavi olma, amacı taşımayan bir şeyi vücuda girdirmek orucu bozar ve yalnız kazayı gerektirir. 2 ) Oruçlu kimsenin bir gıda maddesini veya bir ilâcı şer'î özür sebebiyle alması yalnız kazayı gerektirir. Hastalık, yolculuk, ikrâh, hata, ihmal veya şüphe şer'î özürlerdendir. Bu durumlar sebebiyle yemek yemek veya orucu bozacak şekilde ilâç kullanmak kazayı gerektirir, keffaret gerekmez.
Orucu Bozup Hem Kaza Hem Keffâret Gerektiren Durumlar : 1) Şer'î bir özür olmaksızın gıda veya gıda özelliği taşıyan her türlü maddeyi bilerek almak. 2) Cinsî münasebet
ORUCU BOZMAYAN DURUMLAR: 1) Unutarak yemek, içmek veya cinsel temasta bulunmak. 2) Bir kimse cünüp olarak sabahlasa ve cünüplük gün boyunca devam etse de orucu bozmaz. 3) Göze ilâç damlatmak veya sürme çekmek orucu bozmaz. 4) Kan aldırmak veya hacamat yaptırmak orucu bozmaz. 5) Su ile ıslatılmış olsa bile oruçlu iken misvak kullanmak – diş fırçalamak orucu bozmaz. 6) Ağza ve buruna su vererek çalkalamak ve sümkürmek orucu bozmaz. 7) Serinlemek için yıkanmak, yüzmek orucu bozmaz. 8) Dedikodu yapmak, yalan söylemek vb bir haramı işlemek orucu bozmaz. Ancak bunları yapan günahkâr olur. 9) Boğaza duman veya un, toprak yahut kum tozları, sinek veya ilâçların tadının girmesi, eğer oruçlunun kendi isteği ve zorlaması ile olmamışsa orucu bozmaz. 10) Diş çektirmek de orucu bozmaz. Ancak kan veya ilaçtan hiç bir şeyi yutmamak gerekir. 11) Dişler arasında kalan nohut tanesinden az olan yemek kalıntılarını yutmak 12) İğne yaptırmak Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre orucu bozmaz. 13) Gül, çiçek, esans, misk gibi güzel kokuları koklamak orucu bozmaz.
Orucun Kazası: Ramazan'dan bir veya daha fazla gün oruç tutmayan kimselerin bunları kaza etmeleri gerekir. Tutmama, hastalık, yolculuk, hayız, nifas ve benzeri özürler sebebiyle, yahut kasden veya yanılarak niyeti terk etmek sûretiyle olabilir. Oruç Keffâreti: Ramazan orucunu bilerek ve özürsüz olarak bozan bir mükellefin müslim veya gayri müslim bir köle veya cariye azat etmesinden, buna gücü yetmezse iki ay peşpeşe oruç tutmasından, buna da gücü yetmezse altmış fakire yemek yedirmesinden ibaret bir keffâret çeşididir.
Oruç Fidyesi: Hiç bir şekilde oruç tutmaya gücü yetmeyenlere fidye vermek vacip olur. Bunlarda çok yaşlı veya iyileşme ihtimali olmayan hasta kimslerdir. Bu gibi kimseler oruç tutmayarak her gün için bir yoksulu doyururlar veya fidyeyi nakit para yahut mal olarak verebilirler.
20 Mayıs 2014 Salı
Allah'ın Sıfatları ve Anlamları, ders ve çalışma notu (KIYMET UZUNKAYA)
Allah'ın Sıfatları ve Anlamları Her Müslümanın, Allah'ın bütün kemâl sıfatlarına sahip, noksan sıfatların hepsinden de uzak olduğuna inanması farzdır.
TENZİHİ ve SELBİ SIFATLAR Vücûd Kıdem Beka Muhalefetün lil-havâdis: Kıyam Bi-nefsihî Vahdaniyet
ZÂTÎ ve SÜBÛTÎ SIFATLAR Hayât İlim İrâde Kudret Tekvin Sem' ve Basar Kelâm Vücûd Bu sıfat, Allah Teâlâ'nın vâr olduğunu ifâde eder. Allah Teâlâ'nın varlığı başka bir varlığa bağlı olmayıp, zâtının îcabıdır. Yani vücûdu, zâtıyla kaimdir ve zâtının vâcib bir sıfatıdır. Bu sebeble Hak Teâlâ'ya Vâcibü'l-Vücûd denilmiştir. Bâzı Kelâm âlimleri, Vücûd sıfatına, sıfat-ı nefsiyye adını vermişlerdir. Vücûd'un zıddı olan adem (yok olma) Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Allah'ın yok olduğunu iddiâ etmek, kâinatı ve içindeki varlıkları inkâr etmeyi gerektirir. Çünkü her şey'i yaratan ve vâr eden O'dur. Kıdem Kıdem, Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmaması demektir. Allah Teâlâ kadîmdir, ezelîdir. Yani önce yok iken sonradan vâr olmuş değildir. Geçmişe doğru ne kadar gidilirse gidilsin, Cenâb-ı Hakk'ın vâr olmadığı bir an, bir zaman, tasavvur edilemez. Aslında zaman ve mekânı yaratan da O'dur. Allah Teâlâ zaman ve mekân kayıtlarından münezzeh, ezelî ve kadîm bir Zât-ı Zülcelâldir. Kıdem'in zıddı olan hudûs (sonradan olma, belli bir zamanda yaratılma) Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Beka Beka, Allah Teâlâ'nın varlığının sonu olmaması, daima var bulunması demektir. Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmadığı gibi, sonu ve nihayeti de yoktur. O hem kadîm ve ezelî, hem de bâki ve ebedîdir. Zâten kıdemi sâbit olan bir varlığın, bekası da vâcib olur. Beka'nın zıddı fena, yani, bir sonu olmaktır. Bu ise, Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Muhafeletün lil-Havâdis Allah'ın, sonradan vücud bulan varlıklara benzememesi demektir. Allah Teâlâ ne zâtında, ne de sıfatlarında kendi yarattığı varlıklara benzemez. Biz Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim, O, hâtır ve hayâlimize gelenlerin hepsinden başkadır. Çünkü hâtıra gelenlerin hepsi hâdis, yani, sonradan yaratılmış, yok iken vâr edilmiş şeylerdir. Allah Teâlâ ise, vücûdu vâcib, kadîm ve bâkî, her şeyden müstağnî, her türlü noksandan uzak, bütün kemâl sıfatlara sahip olan İlâhî ve mukaddes bir zâtdır. Şübhe yok ki, böyle yüce bir Zât, önce yok iken sonra vâr olan, bil'âhare tekrar zeval bulan varlıklara benzemez. Nitekim Cenâb-ı Hak kendi zâtını Kur'ân-ı Kerîm'de: arapça var. "Onun "Hak Teâlâ'nın) benzeri yoktur. O, her şey'i işitici ve görücüdür" (Şûra 11) sözleriyle tavsif etmiştir. Peygamber Efendimiz de (asm) bu mânayı te'yiden: "Her ne ki senin aklına geliyor, işte Allah Teâlâ onun gayrısıdır" buyurmuştur. Kıyam Bi-nefsihî Allah Teâlâ'nın, başka bir varlığa ve hiçbir mekâna muhtaç olmadan zâtı ile kaim olması demektir. Mevcudatın hepsi, sonradan vücuda gelmiştir. Bu sebeble de bir Yaradana ve bir mekâna muhtaçdırlar. Buna mukabil her şeyin yaratıcısı olan Allah Teâlâ'nın vücûdu, zâtının gereğidir ve varlığı hiçbir şey'e muhtaç değildir. Şayet Allah da vâr olabilmek için başka bir varlığa muhtaç olsa idi, O da mahlûk olur ve her şey'in Hâlikı ve başlangıcı olmazdı. Halbuki O, her şey'in Hâlikı ve yaratıcısıdır. O'ndan başka her şey mahlûktur. Hâlık ise, mahlûkuna asla muhtaç olmaz. Vahdaniyet Vahdaniyet, Allah'ın bir olması demektir. Vahdaniyet, Allah Teâlâ'nın kemal sıfatlarının en önemlisidir. Çünkü bu sıfat, Allah Teâlâ'nın zâtında, sıfatlarında, fiillerinde bir olduğunu; saltanat ve icraatında ortaksız bulunduğunu ifade etmektedir.
ZÂTÎ ve SÜBÛTÎ SIFATLAR Hayât Cenâb-ı Hakk'ın hayat sâhibi olması, hayat sıfatiyle muttasıf bulunması demektir. Cenâb-ı Hak hakkında vâcib olan bu sıfat, mahlûkatta görülen ve maddenin ruh ile birleşmesinden doğan geçici ve maddî bir hayat olmayıp ezelî ve ebedîdir. Bütün hayatların kaynağı olan hakikî hayattır. Hayat sıfatı, İlim, İrâde, Kudret gibi kemâl sıfatlariyle yakından ilgilidir. Bu sıfatların sâhibi bir zâtın, hayat sâhibi olması zarurîdir. Çünkü ölü bir varlığın ilim, irade ve kudret gibi kemâlâtın sâhibi olacağı düşünülemez. Bunun içindir ki, hayat sıfatını, Cenâb-ı Hakk'ın ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarla vasıflanmasını sağlayan ezelî bir sıfattır, diye târif etmişlerdir. Hayat sıfatının zıddı memât, yani, ölü olmaktır. Bu ise Allah hakkında muhaldir. İlim Allah Teâlâ'nın her şey'i bilmesi, ilminin her şey'i kuşatması demektir. Bu âlemi en güzel şekilde, en mükemmel bir nizâm üzere yaratan ve onu idare eden Zât-ı Akdes'in, yarattığı varlığı en ince teferruatına kadar bilmesi gerekir. Zira hakikatı, faydası, lüzum ve hikmeti bilinmeyen bir şey, nasıl yaratılabilir? O halde yaratıcının bir şey'i yaratabilmesi için, evvelâ ilim sâhibi olması, sonra o ilmin icablarına göre yaratması şarttır. Bundan başka, îman ve sâlih amel sâhiplerini mükâfatlandırmak, isyan eden ve kötü yolda olanları da cezalandırmak, ancak bu kimselerin yaptıklarını bütün teferruatı ile bilmekle mümkündür. İlmin zıddı cehil, gaflet ve unutkanlıktır. Bütün bunlar Hak Teâlâ hakkında muhaldir. İrâde Allah'ın bir şey'in şöyle olup da böyle olmamasını dilemesi; her şey'i dilediği gibi tayin ve tesbit etmesi demektir. Allah Teâlâ kâmil bir irâde sahibidir. Bu kâinatı ezelî olan irâdesine uygun olarak yaratımştır. Bu kâinatta olmuş ve olacak her şey Allah'ın dilemesi ve irâde etmesiyle olmuş veya olacaktır. O'nun her dilediği mutlaka olur, dilemediği de asla vücûd bulmaz. Bu hususta Kur'an'da: "Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmederse (yani onu dilerse) ona ancak 'ol' der, o da oluverir" (Âl-i İmrân, 47) buyrulur. Hadîs-i şerîfte de: "Allah'ın dilediği oldu, dilemediği de olmadı" denilmiştir. İrâde sıfatından başka meşîet adında müstakil bir sıfat yoktur. Kudret Kudret, Hak Teâlâ'nın varlıklar üzerinde irâde ve ilmine uygun olarak te'sir ve tasarruf etmesi, her şey'i yapmağa ve yaratmaya gücü yetmesi demektir. Allah Teâlâ'nın sonsuz bir kudret sahibi olduğuna ve her şey'e kadir bulunduğuna, görmekte olduğumuz şu kâinat ve ihtiva ettiği güzellik ve şaşmaz nizam en büyük delildir. Tekvin Tekvin; îcad ve yaratma demektir. Tekvin'i mâdum (yok) olan bir şey'i yokluktan çıkarmak, vücûda getirmek diye îzah etmişlerdir. Tekvin, Ehl-i Sünnet'in iki hak itikadî mezhebinden biri olan Mâtüridîlere göre, ilim, irade ve kudret sıfatından ayrı bir sıfattır. Yine Mâtüridîlere göre, Hak Teâlâ'nın yaratmak, rızık ve nimet vermek, azâb vermek, diriltmek, öldürmek gibi bütün fiilleri, tekvin sıfatına râcidir. Onun eser ve tecellîsi sayılır. Bunlara sıfat-ı fi'liyye (fiilî sıfatlar) da denilir. Kudret ve tekvin, birer kemal sıfatı olup zıdları olan acz, Allah hakkında muhaldir. Eş'arîlere göre ise: Allah'ın tekvin sıfatı diye ayrı, müstakil bir sıfatı yoktur. Tekvin, kudret sıfatının makdûrata (yaratılması takdîr edilmiş şeylere) yaratma ânında taallûkundan ibarettir. Yani tekvin, kudret sıfatı içinde itibarî bir vasıf olmaktadır. Allah Teâlâ'ya Mükevvin isminin verilmesi, O'na, kudret sıfatından ayrı, Tekvin adında bir sıfatın isnâd edilmesini gerektirmez. İcad etmek, yaratmak, bilfiil vücuda getirmek, Hak Teâlâ'nın Kudret sıfatıyla olur. Mâtüridîler Tekvin sıfatını Kudret sıfatından ayrı bir sıfat kabûl ettiklerinden, zâtî ve sübûtî sıfatları 8 olarak sayarlar. Eş'arîlere göre ise bu sıfatlar 7'dir (Sıfât-ı Seb'a). Sem've Basar Allah'ın her şey'i işitip, her işi görmesi demektir. Sem' ve basar sıfatları da Allah'ın ezelî ve ebedî kemâl sıfatlarındandır. Allah'ın işitip görmesine, uzaklık - yakınlık, gizlilik - açıklık, karanlık - aydınlık gibi mefhumlar bir engel teşkil edemezler. O, içimizdeki fısıltıları, kalbden ve gönülden yaptığımız duaları işitir. Hikmetine uygun şekilde karşılık verir. Hak Teâlâ'nın Semî' ve Basîr, yani, her şey'i en iyi işitici ve en iyi görücü olduğu, Kur'ân-ı Kerîm'de defalarca zikredilmiştir. Sem' ve Basar sıfatları birer kemâl sıfatı olduğundan, zıdları olan a'mâlık (görmemek) ve sağırlık (işitmemek) Zât-ı Bârî hakkında muhal olan noksan vasıflardandır. Kelâm Allah Teâlâ'nın harfe ve sese muhtaç olmadan konuşması demektir. Allah Teâlâ'nın kelâm, yani, söyleme, konuşma sıfatı vardır. Bu sıfat ezelî ve ebedîdir. Bu sebeble Allah'a Mütekellim denilir. Kur'ân-ı Kerîm'e de Kelâmullah tabir edilir. Allah'ın peygamberlerine bildirdiği vahiyler, onlara verdiği İlâhî kitablar, mahlûkatına gönderdiği ilhamlar, hep O'nun Kelâm sıfatının bir tecellîsidir.
TENZİHİ ve SELBİ SIFATLAR Vücûd Kıdem Beka Muhalefetün lil-havâdis: Kıyam Bi-nefsihî Vahdaniyet
ZÂTÎ ve SÜBÛTÎ SIFATLAR Hayât İlim İrâde Kudret Tekvin Sem' ve Basar Kelâm Vücûd Bu sıfat, Allah Teâlâ'nın vâr olduğunu ifâde eder. Allah Teâlâ'nın varlığı başka bir varlığa bağlı olmayıp, zâtının îcabıdır. Yani vücûdu, zâtıyla kaimdir ve zâtının vâcib bir sıfatıdır. Bu sebeble Hak Teâlâ'ya Vâcibü'l-Vücûd denilmiştir. Bâzı Kelâm âlimleri, Vücûd sıfatına, sıfat-ı nefsiyye adını vermişlerdir. Vücûd'un zıddı olan adem (yok olma) Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Allah'ın yok olduğunu iddiâ etmek, kâinatı ve içindeki varlıkları inkâr etmeyi gerektirir. Çünkü her şey'i yaratan ve vâr eden O'dur. Kıdem Kıdem, Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmaması demektir. Allah Teâlâ kadîmdir, ezelîdir. Yani önce yok iken sonradan vâr olmuş değildir. Geçmişe doğru ne kadar gidilirse gidilsin, Cenâb-ı Hakk'ın vâr olmadığı bir an, bir zaman, tasavvur edilemez. Aslında zaman ve mekânı yaratan da O'dur. Allah Teâlâ zaman ve mekân kayıtlarından münezzeh, ezelî ve kadîm bir Zât-ı Zülcelâldir. Kıdem'in zıddı olan hudûs (sonradan olma, belli bir zamanda yaratılma) Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Beka Beka, Allah Teâlâ'nın varlığının sonu olmaması, daima var bulunması demektir. Allah Teâlâ'nın varlığının başlangıcı olmadığı gibi, sonu ve nihayeti de yoktur. O hem kadîm ve ezelî, hem de bâki ve ebedîdir. Zâten kıdemi sâbit olan bir varlığın, bekası da vâcib olur. Beka'nın zıddı fena, yani, bir sonu olmaktır. Bu ise, Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Muhafeletün lil-Havâdis Allah'ın, sonradan vücud bulan varlıklara benzememesi demektir. Allah Teâlâ ne zâtında, ne de sıfatlarında kendi yarattığı varlıklara benzemez. Biz Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim, O, hâtır ve hayâlimize gelenlerin hepsinden başkadır. Çünkü hâtıra gelenlerin hepsi hâdis, yani, sonradan yaratılmış, yok iken vâr edilmiş şeylerdir. Allah Teâlâ ise, vücûdu vâcib, kadîm ve bâkî, her şeyden müstağnî, her türlü noksandan uzak, bütün kemâl sıfatlara sahip olan İlâhî ve mukaddes bir zâtdır. Şübhe yok ki, böyle yüce bir Zât, önce yok iken sonra vâr olan, bil'âhare tekrar zeval bulan varlıklara benzemez. Nitekim Cenâb-ı Hak kendi zâtını Kur'ân-ı Kerîm'de: arapça var. "Onun "Hak Teâlâ'nın) benzeri yoktur. O, her şey'i işitici ve görücüdür" (Şûra 11) sözleriyle tavsif etmiştir. Peygamber Efendimiz de (asm) bu mânayı te'yiden: "Her ne ki senin aklına geliyor, işte Allah Teâlâ onun gayrısıdır" buyurmuştur. Kıyam Bi-nefsihî Allah Teâlâ'nın, başka bir varlığa ve hiçbir mekâna muhtaç olmadan zâtı ile kaim olması demektir. Mevcudatın hepsi, sonradan vücuda gelmiştir. Bu sebeble de bir Yaradana ve bir mekâna muhtaçdırlar. Buna mukabil her şeyin yaratıcısı olan Allah Teâlâ'nın vücûdu, zâtının gereğidir ve varlığı hiçbir şey'e muhtaç değildir. Şayet Allah da vâr olabilmek için başka bir varlığa muhtaç olsa idi, O da mahlûk olur ve her şey'in Hâlikı ve başlangıcı olmazdı. Halbuki O, her şey'in Hâlikı ve yaratıcısıdır. O'ndan başka her şey mahlûktur. Hâlık ise, mahlûkuna asla muhtaç olmaz. Vahdaniyet Vahdaniyet, Allah'ın bir olması demektir. Vahdaniyet, Allah Teâlâ'nın kemal sıfatlarının en önemlisidir. Çünkü bu sıfat, Allah Teâlâ'nın zâtında, sıfatlarında, fiillerinde bir olduğunu; saltanat ve icraatında ortaksız bulunduğunu ifade etmektedir.
ZÂTÎ ve SÜBÛTÎ SIFATLAR Hayât Cenâb-ı Hakk'ın hayat sâhibi olması, hayat sıfatiyle muttasıf bulunması demektir. Cenâb-ı Hak hakkında vâcib olan bu sıfat, mahlûkatta görülen ve maddenin ruh ile birleşmesinden doğan geçici ve maddî bir hayat olmayıp ezelî ve ebedîdir. Bütün hayatların kaynağı olan hakikî hayattır. Hayat sıfatı, İlim, İrâde, Kudret gibi kemâl sıfatlariyle yakından ilgilidir. Bu sıfatların sâhibi bir zâtın, hayat sâhibi olması zarurîdir. Çünkü ölü bir varlığın ilim, irade ve kudret gibi kemâlâtın sâhibi olacağı düşünülemez. Bunun içindir ki, hayat sıfatını, Cenâb-ı Hakk'ın ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarla vasıflanmasını sağlayan ezelî bir sıfattır, diye târif etmişlerdir. Hayat sıfatının zıddı memât, yani, ölü olmaktır. Bu ise Allah hakkında muhaldir. İlim Allah Teâlâ'nın her şey'i bilmesi, ilminin her şey'i kuşatması demektir. Bu âlemi en güzel şekilde, en mükemmel bir nizâm üzere yaratan ve onu idare eden Zât-ı Akdes'in, yarattığı varlığı en ince teferruatına kadar bilmesi gerekir. Zira hakikatı, faydası, lüzum ve hikmeti bilinmeyen bir şey, nasıl yaratılabilir? O halde yaratıcının bir şey'i yaratabilmesi için, evvelâ ilim sâhibi olması, sonra o ilmin icablarına göre yaratması şarttır. Bundan başka, îman ve sâlih amel sâhiplerini mükâfatlandırmak, isyan eden ve kötü yolda olanları da cezalandırmak, ancak bu kimselerin yaptıklarını bütün teferruatı ile bilmekle mümkündür. İlmin zıddı cehil, gaflet ve unutkanlıktır. Bütün bunlar Hak Teâlâ hakkında muhaldir. İrâde Allah'ın bir şey'in şöyle olup da böyle olmamasını dilemesi; her şey'i dilediği gibi tayin ve tesbit etmesi demektir. Allah Teâlâ kâmil bir irâde sahibidir. Bu kâinatı ezelî olan irâdesine uygun olarak yaratımştır. Bu kâinatta olmuş ve olacak her şey Allah'ın dilemesi ve irâde etmesiyle olmuş veya olacaktır. O'nun her dilediği mutlaka olur, dilemediği de asla vücûd bulmaz. Bu hususta Kur'an'da: "Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmederse (yani onu dilerse) ona ancak 'ol' der, o da oluverir" (Âl-i İmrân, 47) buyrulur. Hadîs-i şerîfte de: "Allah'ın dilediği oldu, dilemediği de olmadı" denilmiştir. İrâde sıfatından başka meşîet adında müstakil bir sıfat yoktur. Kudret Kudret, Hak Teâlâ'nın varlıklar üzerinde irâde ve ilmine uygun olarak te'sir ve tasarruf etmesi, her şey'i yapmağa ve yaratmaya gücü yetmesi demektir. Allah Teâlâ'nın sonsuz bir kudret sahibi olduğuna ve her şey'e kadir bulunduğuna, görmekte olduğumuz şu kâinat ve ihtiva ettiği güzellik ve şaşmaz nizam en büyük delildir. Tekvin Tekvin; îcad ve yaratma demektir. Tekvin'i mâdum (yok) olan bir şey'i yokluktan çıkarmak, vücûda getirmek diye îzah etmişlerdir. Tekvin, Ehl-i Sünnet'in iki hak itikadî mezhebinden biri olan Mâtüridîlere göre, ilim, irade ve kudret sıfatından ayrı bir sıfattır. Yine Mâtüridîlere göre, Hak Teâlâ'nın yaratmak, rızık ve nimet vermek, azâb vermek, diriltmek, öldürmek gibi bütün fiilleri, tekvin sıfatına râcidir. Onun eser ve tecellîsi sayılır. Bunlara sıfat-ı fi'liyye (fiilî sıfatlar) da denilir. Kudret ve tekvin, birer kemal sıfatı olup zıdları olan acz, Allah hakkında muhaldir. Eş'arîlere göre ise: Allah'ın tekvin sıfatı diye ayrı, müstakil bir sıfatı yoktur. Tekvin, kudret sıfatının makdûrata (yaratılması takdîr edilmiş şeylere) yaratma ânında taallûkundan ibarettir. Yani tekvin, kudret sıfatı içinde itibarî bir vasıf olmaktadır. Allah Teâlâ'ya Mükevvin isminin verilmesi, O'na, kudret sıfatından ayrı, Tekvin adında bir sıfatın isnâd edilmesini gerektirmez. İcad etmek, yaratmak, bilfiil vücuda getirmek, Hak Teâlâ'nın Kudret sıfatıyla olur. Mâtüridîler Tekvin sıfatını Kudret sıfatından ayrı bir sıfat kabûl ettiklerinden, zâtî ve sübûtî sıfatları 8 olarak sayarlar. Eş'arîlere göre ise bu sıfatlar 7'dir (Sıfât-ı Seb'a). Sem've Basar Allah'ın her şey'i işitip, her işi görmesi demektir. Sem' ve basar sıfatları da Allah'ın ezelî ve ebedî kemâl sıfatlarındandır. Allah'ın işitip görmesine, uzaklık - yakınlık, gizlilik - açıklık, karanlık - aydınlık gibi mefhumlar bir engel teşkil edemezler. O, içimizdeki fısıltıları, kalbden ve gönülden yaptığımız duaları işitir. Hikmetine uygun şekilde karşılık verir. Hak Teâlâ'nın Semî' ve Basîr, yani, her şey'i en iyi işitici ve en iyi görücü olduğu, Kur'ân-ı Kerîm'de defalarca zikredilmiştir. Sem' ve Basar sıfatları birer kemâl sıfatı olduğundan, zıdları olan a'mâlık (görmemek) ve sağırlık (işitmemek) Zât-ı Bârî hakkında muhal olan noksan vasıflardandır. Kelâm Allah Teâlâ'nın harfe ve sese muhtaç olmadan konuşması demektir. Allah Teâlâ'nın kelâm, yani, söyleme, konuşma sıfatı vardır. Bu sıfat ezelî ve ebedîdir. Bu sebeble Allah'a Mütekellim denilir. Kur'ân-ı Kerîm'e de Kelâmullah tabir edilir. Allah'ın peygamberlerine bildirdiği vahiyler, onlara verdiği İlâhî kitablar, mahlûkatına gönderdiği ilhamlar, hep O'nun Kelâm sıfatının bir tecellîsidir.
Allah'ın 99 İsmi Ve Türkçe Anlamları(Esma-Ül Hüsna ), ders ve çalışma notu(KIYMET UZUNKAYA)
1-ALLAH Her şeyin gerçek mabudu
2-RAHMAN Dünyada bütün mahlukatı rızıklandıran
3-RAHİM Ahirette yalnız dostlarına rahmet edecek
4-MELİK Bütün mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı
5-KUDDÜS C.C. Bütün mahlukatı maddi ve manevi kirlerden arındıran
6-SELAM Her türlü tehlikeden kullarını selamette kılan
7-MÜMİN Kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına güven veren
8-MÜHEYMİN Bütün varlıkları ilim ve kontrolu altında tutan
9-AZİZ Sonsuz izzet sahibi olan
10-CEBBAR C.C. İstediğini zorla yaptıran
11-MÜTEKEBBİR Sonsuz büyüklük ve azamet sahibi
12-HALİK Her şeyi yoktan yaratan
13-BARİ Eşyayı ve herşeyin aza, cihazatını birbirine uygun yaratan
14-MUSAVVİR Her varlığa münasip şekil giydiren
15-GAFFAR C.C. Çok affeden
16-KAHHAR Her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını kahreden
17-VEHHAP Bol bol hediyeler veren
18-REZZAK Bütün rızka muhtaç olanları rızıklandıran
19-FETTAH Her şeyi hikmetle açan
20-ALİM C.C. Her şeyi hakkıyla bilen
21-KABİD İstediğinin maddi ve manevi rızkını daraltan
22-BASİT İstediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten
23-RAFİD İstediği kulunu şeref sahibi iken rezil rüsvay eden
24-RAFİ Dilediklerinin mertebesini yükselten
25-MUİZZ C.C. İstediğine izzet veren ve şereflendiren
26-MÜZİLL İstediğini zelil kılan
27-SEMİ Gizli açık her sesi işiten
28-BASİR Her şeyi bütün incelikleriyle gören
29-HAKEM Hükmeden hakkı yerine getiren
30-ADL C.C. Tam adaletli, Allah adildir zalimleri sevmez
31-LATİF Lutfu keremi bol olan
32-HABİR Her şeyden haberdar olan
33-HALİM Yaratıklarına son derece yumuşak muamele eden
34-AZİM Kendisine büyük ümitler beslenen
35-GAFUR C.C. Kullarının günahlarını bağışlayan
36-ŞEKUR Rızası için yapılan işleri bol sevapla karşılayan
37-ALİYY Her şeyiyle yüce olan
38-KEBİR Varlığının kemaline hudut yoktur
39-HAFIZ Her şeyi muhafaza eden 40-MUKİT C.C. Her türlü mahlukata münasip rızık veren
41-HASİB Kullarının bütün fiillerinin hesabını gören
42-CELİL Yücelik ve ululuk sahibi
43-KERİM İyilik ve ikramı bol olan
44-RAKİB Bütün varlıklar üzerinde gözcü
45-MUCİB C.C. Kullarının dualarına cevap veren
46-VASİ İlim ve insanı her şeyi içine alan
47-HAKİM Her şeyi yerli yerinde yapan
48-VEDÜD İtaatkar kullarını çok seven
49-MECİD Azamet şeref ve hakimiyeti sonsuz
50-BAİS C.C. Peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten
51-ŞEHİD Kullarının her yaptığını gören
52-HAKK Varlığı hiç değişmeden duran, daima sabit
53-VEKİL Kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan
54-KAVİY Güç ve kuvveti sonsuz olan
55-METİN C.C. Hiçbirşey hükmünü sarsmayan ve kendisine güvenilen
56-VELİY Müminlerin dostu olan
57-HAMİD En çok övülen ve en çok övgüye layık olan
58-MUHSİ Her şeyin sayısını bir bir bilen
59-MÜBDİ Mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan
60-MÜİD C.C. Mahlukatı öldükten sonra yeniden dirilten
61-MUHYİ Canlılara hayat veren
62-MÜMİT Canlı bir mahlukun ölümünü yaratan
63-HAYY Gerçek hayat sahibi olan
64-KAYYUM Gökleri yeri ve bütün mahlukatı ayakta tutan 65-VACİD C.C. İstediğini bulan 66-MACİD Sonsuz şan ve yücelik sahibi
67-VAHİD İsimlerinde sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan
68-SAMED Her şey kendisine muhtaç, O kimseye muhtaç değil
69-KADİR Sonsuz kudret sahibi olan
70-MUKTEDİR C.C. Her şeye gücü yeten
71-MUKADDİM Dilediğini öne geçiren
72-MUAHHİR İstediğini arkaya bırakan
73-EVVEL Herşeyden önce olan
74-AHİR Herşeyden sonra olan
75-ZAHİR C.C. Varlığı apaçık görünen
76-BATIN Herşeyin iç yüzünden haberdar olan
77-VALİ Mahlukatın işlerini yoluna koyan
78-MÜTEALİ Ali, büyük
79-BERR Herkesten fazla iyilik yapan
80-TEVVAB C.C. Bütün tevbeleri kabul eden
81-MÜNTEKİN Suçluları müstehak oldukları cezaya çarptıran
82-AFÜVY Kullarını çok çok affeden
83-RAUF Kullarına çok şefkat edip esirgeyen
84-MALİKÜLMÜLK Hakiki mülk sahibi O dur. Dilediğine verir, dilediğinden alır
85-ZÜLCELALVELİKRAM Büyüklük, fazl ve kerem sahibi
86-MUKSİT Bütün işleri denk, birbirine uygun
87-CAMİ İstediğini istediği şekilde toplayan
88-GANİY Gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç olmayan
89-MUĞNİ Mahlukatının ihtiyacını giderip zengin kılan
90-MANİ C.C. İstediği şeyin meydana gelmesine engel olan
91-DARR Hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri yaratan
92-NAFİ Faydalı şeyleri yaratan
93-NUR Alemleri, istediği simaları ve gönülleri
94-HADİ Kullarına hidayet veren
95-BEDİ C.C. Eser ve insanıyla varlığı apaçık görünen
96-BAKİ Varlığının sonu olmayan
97-VARİS Bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi
98-REŞİD Bütün işlerini ezeli hikmetine göre neticeye ulaştıran
99-SABUR C.C. Asileri hemen cezalandırmayıp çok sabreden C.C.(Celle Celalühü)
8. Sınıf 2. Ünite Sınava Hazırlık Soru Cevap Çalışma Konuları -1(D.K.A.B), ders ve çalışma notu (KIYMET UZUNKAYA)
HAC NEDİR: İmkanı olan Müslümanların zilhicce ayında, ihram giyerek, arafatta vakfe yaparak, ve Kabeyi tavaf ederek yaptıkları farz ibadete hac denir. (Hac hem mali hem de bedeni bir ibadettir.Durumu iyi olan her müslümanın ömründe bir kere Hac’ca gitmesi farzdır)
HACCIN FARZLARI NELERDİR: 1-İhrama girmek , 2-Arafat’ta Vakfe Yapmak, 3-Kabe’yi Tavaf Etmek
HACCA GİTMENİN ŞARTLARI (FARZLARI) NELERDİR:1-Müslüman olmak. 2-Akıllı olmak. 3-Ergenlik çağına girmiş olmak. 4-Özgür olmak. 5-Ekonomik durumu yeterli olmak. Hacca gidecek kişinin borçlu olmaması, kendisinin ve ailesinin yeme, içme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamış olması.(Bu ihtiyaçlara asli ihtiyaçlar denir) 7-Yol güvenliği bulunmalı, yolda savaş bulaşıcı hastalık gibi güvenlik sorunu olmamalıdır
İHRAM NEDİR: Hac ve Umre yapacak Müslüman erkeklerin bürünmesi, giymesi gereken iki parçadan oluşan dikişsiz beyaz örtüye ihram denir. Kadınlar için de ihram geçerlidir ancak onlar normal elbise ve kıyafetlerini değiştirmezler Çorap, ayakkabı ve eldiven giyebilirler. Başlarını örterler fakat yüzlerini açık bırakırlar.
İHRAM GİYMEK NEYİ TEMSİL EDER:Hacda İhram: Allah katında herkesin eşit olduğunu, makam, mevki, para ve zenginliğin geçerli olmadığını, İnsanın tüm dünyalıklardan benliğini temizleyerek Allah’a acziyetini, bildirdiğini kendini Allah’a adadığını temsil eder.
MİKAT NE DEMEKTİR: Hac yapacak kişinin Mekke yakınlarında ihramsız geçmemesi gereken sınıra mikat denir. Meke’de Mikat sınırına gelen kişinin kesinlikle ihrama bürünmesi gerekmektedir.
TAVAF NEDİR: Kabe sol tarafımızda kalacak şekilde, Hacer-i Esved-in bulunduğu hizadan başlayıp, belirli dualar okuyarak Kabe’nin etrafını yedi kere dolaşmaya tavaf denir. Kabe’nin etrafında her bir dönüşe de ŞAVT denir. Yedi ŞAVT bir tavaf eder.
VAKFE NE DEMEKTİR: Durmak demektir. Kurban bayramından bir gün önce yani arafe günü Mekke’nin doğusunda bulunan Arafat dağında güneş tam tepe noktasına gelip batıya yönelmesi ile beraber başlar ve güneş batıncaya kadar Arafat dağında beklenilir. Arafat’ta Vakfe Yapmak, bütün insanların mahşerde toplanmasını, ilahi mahkemenin kurulmasını, hesabın verilmesini temsil etmektedir.
SAY NE DEMEKTİR: “Say” kelimesi; koşmak, hızlı yürümek anlamına gelmektedir. Hac ve umrede Kâbe’nin doğu tarafındaki “Safa” tepesinden başlayarak “Merve” ye dört gidiş, Merve’den Safa’ya üç dönüş olmak üzere bu iki tepe arasında ki yedi defa yapılan gidiş-gelişe, SAY denir. Safa ile Merve arasındaki bu yürüme alanı yaklaşık 400 metre uzunluğundadır, bu yürüme alanına MESA denir. Sa’y yapmak vaciptir. Sa’yin aslı, Hz. Hacer’in henüz kendisini emmekte olan oğlu Hz. İsmail için su ararken bu iki tepe arasında koşması hatırasına dayanmaktadır.
UMRE NE DEMEKTİR: Hac mevsimi dışında yılın herhangi bir zamanında Kabe’yi ve kutsal yerleri ziyaret etmeye Umre denir.
HAC VE UMRE ARSINDA NE FARK VARDIR:1-Hac farzdır, Umre sünnettir. 2- Hac ibadeti sadece zilhicce(Kurbanın kesildiği ay) ayında yapılır. Umre ise hac mevsimi dışında her zaman yapılabilir.
KABE NEDİR: ALLAH’ın evidir, Mekke’dedir. Kabe, Müslümanların kıblesidir. Beş vakit namazlarımızda ve diğer namazlarımızda KABE’ye doğru yöneliriz. Bir rivayete göre Hz. Adem tarafından yapılmış daha sonra Hz İbrahim ,oğlu İsmail’le beraber tekrar inşa etmiştir. KABE’yi çevreleyen alanın bulunduğu mescide, Mescid-i Haram denir. (Saygı ve hürmet gösterilmesi gereken mescid anlamına gelmektedir).Peygamber efendimizin kabri ise, Medine’dedir. Kabrinin bulunduğu mescide: Mescid-i Nebi yada Mescid-i Nebevi denir
HACCIN İNSANIN DAVRANIŞLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELERDİR(HAC YAPMAK İNSANA NE KAZANDIRIR): 1-Hac, insanlar arasında ayırımın olmadığını tüm insanların eşit olduğunun bir ifadesidir. Birlikte hac yapan insanlar ALLAH’ın katında herkesin eşit olduğunu anlar. 2-Hac insanları küçük görmeme, onlar arasında ayrım yapmama bilincini geliştirir ve tüm insanlara eşit davranır. 3- Hac ve Umrede dünyanın dört bir tarafından değişik ırk, renk ve ulustan yüz binlerce insan aynı amaç için bir araya gelirler ve ALLAH’a yönelmenin mutluluğunu yaşarlar. Birbiriyle konuşur, tanışır ve dost olurlar. Bu da aralarında sevgi ,saygı, kardeşlik birlik ve beraberliğin oluşmasına katkıda bulunur. 4- Hac, mü’minlerin samimi bir şekilde Allah’a yönelerek tövbelerinin kabul edilmesine ve günahlarının bağışlanmasına neden olur. Kutsal yerleri görmek, insana manevi bir heyecan vererek dini duyguları kuvvetlendirir. 5- Hac ibadeti kişiye; ülkesine döndükten sonra , nefsine, ailesine ve içinde yaşadığı topluma karşı yapmakla zorunlu olduğu bir takım sorumluluklar yüklenmesini sağlar, düzenli ve disiplinli yaşama bilinci kazandırır. Davranış ve hareketleriyle başkalarını üzmemeye çalışır. Kul hakkına saygı duyar. Hac’dan önceki yaşantısında var olan uygunsuz ve kötü davranışları bir daha yapmamasını sağlar
KURBAN NE DEMEKTİR: Zilhicce ayında belirli nitelikleri olan hayvanı , belirli günlerde kesmeye kurban denir.Vaciptir KURBAN HANGİ GÜNLERDE KESİLİR: . Kurban bayramı dört gün olmasına rağmen ilk üç gün kurban kesilmek zorundadır.
NİÇİN KURBAN KESERİZ: "Kurban" Allah'a yakınlaşmayı sağlayan VACİP bir ibadettir. Maksadı Allah'a yakınlaşmak kişinin en sevdiği şeyi (Hz İbrahim’in oğlu İsmail’i feda etmesi gibi) Allah'a feda edebilecek derecede yüksek takva sahibi , samimi bir kul olduğunu sembolle ifade etmesidir.
HANGİ HAYVANLAR KURBAN OLARAK KESİLİR: 1-Koyun keçi gibi küçükbaş hayvanlardan kesilir(Bir yaşını doldurmuş olması gerekir. 2-Sığır, manda gibi büyükbaş hayvanlardan kesilir(İki yaşını doldurmuş olması gerekir)3-Deveden Kurban kesilir(Beş yaşını doldurmuş olması gerekir). Koyun, keçi gibi hayvanını ancak bir kişi kesebilir ama sığır, manda ve deve hayvanını yedi ortak kesebilir. Not: Tavuk, horoz, hindi, kaz, ördek gibi kümes hayvanlarından kurban olmaz. Not: Kurban olacak hayvanın yaşını doldurmuş olması, organlarının sağlam, vücudunun sağlıklı olması gerekir.Kurban kesilirken kurban hayvanının kıbleye doğru yatırılması, muhakkak besmele çekilerek ve tekbirlerle ve hayvana acı, ızdırap, eziyet verilmemesi, kötü muamele yapılmadan kesilmesi gerekmektedir.
KURBAN KESMENİN BİREYE VE TOPLUMA FAYDALARI NELERDİR: Toplumumuzda sadece yılda bir kez , Kurban Bayramında et yiyebilen fakir ve yoksullar vardır. Kurban kesildikten sonra üç parçaya ayırırız, bir parçasını evde bırakır,ikinci parçasını komşulara ve misafirlere ikram ederiz, üçüncü parçasını da yoksul ve fakirlere dağıtırız.Böylece kardeşlik, yardımlaşma ve paylaşma duygularımız gelişir, yapılan yardımla zengin ve fakir arasında bağlar güçlenir,toplumsal dayanışmaya katkıda bulunur
HACCIN FARZLARI NELERDİR: 1-İhrama girmek , 2-Arafat’ta Vakfe Yapmak, 3-Kabe’yi Tavaf Etmek
HACCA GİTMENİN ŞARTLARI (FARZLARI) NELERDİR:1-Müslüman olmak. 2-Akıllı olmak. 3-Ergenlik çağına girmiş olmak. 4-Özgür olmak. 5-Ekonomik durumu yeterli olmak. Hacca gidecek kişinin borçlu olmaması, kendisinin ve ailesinin yeme, içme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamış olması.(Bu ihtiyaçlara asli ihtiyaçlar denir) 7-Yol güvenliği bulunmalı, yolda savaş bulaşıcı hastalık gibi güvenlik sorunu olmamalıdır
İHRAM NEDİR: Hac ve Umre yapacak Müslüman erkeklerin bürünmesi, giymesi gereken iki parçadan oluşan dikişsiz beyaz örtüye ihram denir. Kadınlar için de ihram geçerlidir ancak onlar normal elbise ve kıyafetlerini değiştirmezler Çorap, ayakkabı ve eldiven giyebilirler. Başlarını örterler fakat yüzlerini açık bırakırlar.
İHRAM GİYMEK NEYİ TEMSİL EDER:Hacda İhram: Allah katında herkesin eşit olduğunu, makam, mevki, para ve zenginliğin geçerli olmadığını, İnsanın tüm dünyalıklardan benliğini temizleyerek Allah’a acziyetini, bildirdiğini kendini Allah’a adadığını temsil eder.
MİKAT NE DEMEKTİR: Hac yapacak kişinin Mekke yakınlarında ihramsız geçmemesi gereken sınıra mikat denir. Meke’de Mikat sınırına gelen kişinin kesinlikle ihrama bürünmesi gerekmektedir.
TAVAF NEDİR: Kabe sol tarafımızda kalacak şekilde, Hacer-i Esved-in bulunduğu hizadan başlayıp, belirli dualar okuyarak Kabe’nin etrafını yedi kere dolaşmaya tavaf denir. Kabe’nin etrafında her bir dönüşe de ŞAVT denir. Yedi ŞAVT bir tavaf eder.
VAKFE NE DEMEKTİR: Durmak demektir. Kurban bayramından bir gün önce yani arafe günü Mekke’nin doğusunda bulunan Arafat dağında güneş tam tepe noktasına gelip batıya yönelmesi ile beraber başlar ve güneş batıncaya kadar Arafat dağında beklenilir. Arafat’ta Vakfe Yapmak, bütün insanların mahşerde toplanmasını, ilahi mahkemenin kurulmasını, hesabın verilmesini temsil etmektedir.
SAY NE DEMEKTİR: “Say” kelimesi; koşmak, hızlı yürümek anlamına gelmektedir. Hac ve umrede Kâbe’nin doğu tarafındaki “Safa” tepesinden başlayarak “Merve” ye dört gidiş, Merve’den Safa’ya üç dönüş olmak üzere bu iki tepe arasında ki yedi defa yapılan gidiş-gelişe, SAY denir. Safa ile Merve arasındaki bu yürüme alanı yaklaşık 400 metre uzunluğundadır, bu yürüme alanına MESA denir. Sa’y yapmak vaciptir. Sa’yin aslı, Hz. Hacer’in henüz kendisini emmekte olan oğlu Hz. İsmail için su ararken bu iki tepe arasında koşması hatırasına dayanmaktadır.
UMRE NE DEMEKTİR: Hac mevsimi dışında yılın herhangi bir zamanında Kabe’yi ve kutsal yerleri ziyaret etmeye Umre denir.
HAC VE UMRE ARSINDA NE FARK VARDIR:1-Hac farzdır, Umre sünnettir. 2- Hac ibadeti sadece zilhicce(Kurbanın kesildiği ay) ayında yapılır. Umre ise hac mevsimi dışında her zaman yapılabilir.
KABE NEDİR: ALLAH’ın evidir, Mekke’dedir. Kabe, Müslümanların kıblesidir. Beş vakit namazlarımızda ve diğer namazlarımızda KABE’ye doğru yöneliriz. Bir rivayete göre Hz. Adem tarafından yapılmış daha sonra Hz İbrahim ,oğlu İsmail’le beraber tekrar inşa etmiştir. KABE’yi çevreleyen alanın bulunduğu mescide, Mescid-i Haram denir. (Saygı ve hürmet gösterilmesi gereken mescid anlamına gelmektedir).Peygamber efendimizin kabri ise, Medine’dedir. Kabrinin bulunduğu mescide: Mescid-i Nebi yada Mescid-i Nebevi denir
HACCIN İNSANIN DAVRANIŞLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELERDİR(HAC YAPMAK İNSANA NE KAZANDIRIR): 1-Hac, insanlar arasında ayırımın olmadığını tüm insanların eşit olduğunun bir ifadesidir. Birlikte hac yapan insanlar ALLAH’ın katında herkesin eşit olduğunu anlar. 2-Hac insanları küçük görmeme, onlar arasında ayrım yapmama bilincini geliştirir ve tüm insanlara eşit davranır. 3- Hac ve Umrede dünyanın dört bir tarafından değişik ırk, renk ve ulustan yüz binlerce insan aynı amaç için bir araya gelirler ve ALLAH’a yönelmenin mutluluğunu yaşarlar. Birbiriyle konuşur, tanışır ve dost olurlar. Bu da aralarında sevgi ,saygı, kardeşlik birlik ve beraberliğin oluşmasına katkıda bulunur. 4- Hac, mü’minlerin samimi bir şekilde Allah’a yönelerek tövbelerinin kabul edilmesine ve günahlarının bağışlanmasına neden olur. Kutsal yerleri görmek, insana manevi bir heyecan vererek dini duyguları kuvvetlendirir. 5- Hac ibadeti kişiye; ülkesine döndükten sonra , nefsine, ailesine ve içinde yaşadığı topluma karşı yapmakla zorunlu olduğu bir takım sorumluluklar yüklenmesini sağlar, düzenli ve disiplinli yaşama bilinci kazandırır. Davranış ve hareketleriyle başkalarını üzmemeye çalışır. Kul hakkına saygı duyar. Hac’dan önceki yaşantısında var olan uygunsuz ve kötü davranışları bir daha yapmamasını sağlar
KURBAN NE DEMEKTİR: Zilhicce ayında belirli nitelikleri olan hayvanı , belirli günlerde kesmeye kurban denir.Vaciptir KURBAN HANGİ GÜNLERDE KESİLİR: . Kurban bayramı dört gün olmasına rağmen ilk üç gün kurban kesilmek zorundadır.
NİÇİN KURBAN KESERİZ: "Kurban" Allah'a yakınlaşmayı sağlayan VACİP bir ibadettir. Maksadı Allah'a yakınlaşmak kişinin en sevdiği şeyi (Hz İbrahim’in oğlu İsmail’i feda etmesi gibi) Allah'a feda edebilecek derecede yüksek takva sahibi , samimi bir kul olduğunu sembolle ifade etmesidir.
HANGİ HAYVANLAR KURBAN OLARAK KESİLİR: 1-Koyun keçi gibi küçükbaş hayvanlardan kesilir(Bir yaşını doldurmuş olması gerekir. 2-Sığır, manda gibi büyükbaş hayvanlardan kesilir(İki yaşını doldurmuş olması gerekir)3-Deveden Kurban kesilir(Beş yaşını doldurmuş olması gerekir). Koyun, keçi gibi hayvanını ancak bir kişi kesebilir ama sığır, manda ve deve hayvanını yedi ortak kesebilir. Not: Tavuk, horoz, hindi, kaz, ördek gibi kümes hayvanlarından kurban olmaz. Not: Kurban olacak hayvanın yaşını doldurmuş olması, organlarının sağlam, vücudunun sağlıklı olması gerekir.Kurban kesilirken kurban hayvanının kıbleye doğru yatırılması, muhakkak besmele çekilerek ve tekbirlerle ve hayvana acı, ızdırap, eziyet verilmemesi, kötü muamele yapılmadan kesilmesi gerekmektedir.
KURBAN KESMENİN BİREYE VE TOPLUMA FAYDALARI NELERDİR: Toplumumuzda sadece yılda bir kez , Kurban Bayramında et yiyebilen fakir ve yoksullar vardır. Kurban kesildikten sonra üç parçaya ayırırız, bir parçasını evde bırakır,ikinci parçasını komşulara ve misafirlere ikram ederiz, üçüncü parçasını da yoksul ve fakirlere dağıtırız.Böylece kardeşlik, yardımlaşma ve paylaşma duygularımız gelişir, yapılan yardımla zengin ve fakir arasında bağlar güçlenir,toplumsal dayanışmaya katkıda bulunur
15 Mayıs 2014 Perşembe
7/1 MELEKLER VE AHİRET İNANCI : zeynep zemzem okçu
MELEKLERİN ÖZELLİKLERİ VE GÖREVLERİ
Meleklere iman inanç esaslarından biridir. Melek, Allah tarafından nurdan yaratılmış insan gibi bir vucudu olmadığı için gözle görülmesi mümkün olmayan varlıktır. Kur’an’da meleklere imanın farz olduğunu bildiren ayetler vardır. Bunlardan birinde şöyle buyurulur:
“O Peygamber de kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. (Onlardan) her biri, Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı” (Bakara 285)
Melekler, nurdan yaratılmış, nuranî ve manevî varlıklardır. Yemek, içmek, erkeklik, dişilik, evlenmek, uyumak, yorulmak, usanmak, gençlik, ihtiyarlık gibi insanî özellikleri yoktur. Melekler Allah’a isyan etmezler. Allah’ın emrinden çıkmazlar. Hangi iş için yaratılmışlarsa o işi yaparlar. Sürekli ibadetle meşgul olurlar ve bundan dolayı yorulmaz ve sıkılmazlar.
Melekler son derece hızlı varlıklar oldukları için uzak yerlere çok hızlı bir şekilde giderler. Melekler Allah’ın izni ile çeşitli kılık ve şekillere girebilirler. Gaybı ancak Allah bildiği için onlar da Allah’ın kendilerine bildirdiği gayba ait şeyler dışında herhangi bir bilgiye sahip olamazlar.
Dört büyük melek vardır ve görevleri ise şunlardır;
a-Cebrail; Vahiy meleğidir. Allah’tan aldığı vahyi peygamberlere ulaştırır.
b-Azrail; Ölüm meleğidir. Allah’ın izni ile ecel anı gelmiş olanların ruhlarını cesedlerinden ayırır.
c-Mikail; Doğa olayları ve insanların rızıklarını sağlayan melektir.
d-İsrafil; Kıyamet kopacağı zaman, Allah’ın emriyle sur denilen ve bizce nasıl olduğu bilinmeyen şeye üflemek suretiyle, dünya yaşamının bittiğini ve kıyamet gününün başladığını bildirecek olan melektir.
Ayrıca insanları koruyan ‘hafaza’ (koruyucu) melekler, iyilik ve kötülüklerimizi yazan ‘kiramen katibin’ (yazıcı) ve kabirde insanları sorgulayacak olan ‘münker-nekir’ (sorgu) melekleri vardır. Bunların dışında çeşitli görevleri olan melekler de vardır.
6. sınıf 3. ünite hz muhammet: zeynep zemzem okçu
6/3.1.1. İlk Vahiy: Yaratan Rabb'inin Adıyla Oku! |
Mekke’nin sosyal yaşantısı Hz. Muhammed (sav)’in hoşuna gitmiyordu. Mekke toplumunda haksızlık yaygınlaşmıştı. Bu ortamdan rahatsız olan Hz. Muhammed Mekke’nin yakınındaki Hira Dağı’ndaki bir mağaraya zaman zaman çıkar, düşünceye dalardı. Ramazan aylarında bunu daha sık yapardı. Hz. Muhammed, 610 yılının ramazan ayında Hira mağarasında derin bir düşüncede iken vahiy meleği Cebrail kendisine göründü ve, “Oku!” dedi. Hz. Muhammed, “Ben okuma bilmem.” dedi. Cebrail yine, “Oku!” dedi. Hz. Muhammed yine yanıt verdi, “Ben okuma bilmem.” dedi. Cebrail bir daha tekrarladı ve, “Oku!” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber titrek bir sesle, “Ne okuyayım?” dedi. Melek ona şunları okudu: “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! Rabbin çok cömerttir. O insana kalemle (yazmayı) ve bilmediklerini öğretti.” (96/Alak suresi, 1-5) Böylece Allah Hz. Muhammed’i peygamber olarak seçmiş oldu |
14 Mayıs 2014 Çarşamba
CAMİYİ TANIYALIM ( SEDEF KALKAN)
ANLATIM
|
Müslümanların ibadet
etmek amacıyla toplandıkları büyük yerlere cami, küçük yerlere ise mescit
denir. Caminin sözlük anlamı, toplayan, toplayıcı demektir. Müslümanların
ibadet yapmak için toplandıkları yer camilerdir. Camiler, İslamiyetin
icaplarını, emir ve yasaklarını öğretmek ve bunlara uyulmasını sağlamak için
kullanılır.
Camiler, İslamiyetin
icaplarını, emir ve yasaklarını öğretmek ve bunlara uyulmasını sağlamak için de
kullanılır. Camide beraberce yapılan ibadet, yalnız başına yapılandan daha
kıymetli ve daha sevaptır.
Türkiye’de görülen
camiler genellikle büyük bir alanda yapılmışlardır. Osmanlılar zamanında
yapılan camiler üç ana bölümden meydana gelmiştir. Bu üç ana bölüm; 1) Dış
avlu, 2) İç avlu, 3) Caminin içi, namaz kılınan kısmı (kubbe altı veya
sahın)dır.
1. Dış avlu:
İç avlu ve sahını
çevreler. Etrafı pencereler açılmış taş duvarlarla çevrilmiş ve pencerelerine
demir parmaklıklar takılmıştır. Bu avluya girişi sağlamak için çeşitli
yerlerine kapılar açılmıştır. Bu dış avlular Selatin Camilerinde, yani
padişahların yaptırdığı camilerde çok büyük olup, zemini topraktır ve üzerinde
kaldırım döşeli ince yollar vardır. Hem gölge yapmak hem de binaya güzellik
kazandırmak için bazı yerlerine ağaçlar dikilmiştir. Dış avluda türbelerin, mezarların
bulunduğu yer vardır ki, buraya "hazire" denilir.
2. İç avlu:
Cami binasına bitişik
ve kıblenin ters yönüne gelen tabanı mermer döşeli ve etrafı pencereli yüksek
duvarlarla çevrili kısımdır. Bu avlunun iç tarafında sütunlu revaklar vardır.
Revakın iki sütun arasında kalan her bölümünde demir parmaklık takılmış,
genellikle ahşap kapakları bulunan pencereler açılmıştır. Revakın bulunduğu
kısım, iç avluyu dört tarafından çepeçevre dolaşır ve yüksekçe bir seki
şeklinde olup zeminden yüksektir. Cami ile birleşen taraftaki kısmına ise, son
cemaat yeri denir. İç avlunun ortasında cemaatin abdest alması için yapılmış
bir şadırvan bulunur.
Şadırvan: Üstü çadır
şeklinde bir dam veya bir ahşap kubbe ile örtülü yüksek mermer bir havuz olup,
içinde bir fıskiyeden veya lüleden akan sular toplanarak dış tarafında sıra ile
takılmış musluklardan akar. Caminin iç avlusunda cemaatin abdest alması için
yapılmıştır.
3. Caminin içi, kubbe
altı veya sahın:
Camiler, bina olarak
Mekke’ye, yani Kabe istikametine yöneltilmiştir. Üstü büyük kubbe ile örtülü
olan mekana "kubbe altı" veya "merkez sahın" denir. Merkez
sahının köşesinde, Kur’an-ı kerim okumak için biraz yüksekçe olarak yapılmış
yerlere ise "sofa" adı verilir. Büyük kubbe, mimari duruma ve
büyüklüğüne bağlı olarak paye ve sütunlar üzerine oturur. Sahınların zemini
mermer döşelidir. Buralarda namaz kılınacağı için üzerine halı serilir. Bazı
yan sahınların yanlarında kapılar vardır. Cemaat dış avludan caminin içine bu
kapılardan direk olarak girebilir. İlk Osmanlı camilerinde merkezi sahının
ortasında genellikle bir havuz bulunur, ya bu havuzun üstünde veya merkez
sahının herhangi bir yerinde yüksekçe bir mahfil yer alır. Bu mahfil
müezzinlerin kullanmaları içindir. Bu sebepten dolayı "müezzin mahfili"
denilir.
Mihrap: Cami, mescit ve
namazgahlarda kıble istikametini gösteren ve imamın cemaat önünde durarak namaz
kıldırdığı yere denir. Mihraplar genellikle oyuk bir hücre şeklinde yapılırlar.
Namazgahlarda bu mihrap yeri dikili bir taşla gösterilir. Mihraplar, caminin
mimari durumuna uygun olarak sade veya süslü olarak yapılırlar.
Minber: Camilerde
üzerine hatibin çıkıp hutbe okunmasına mahsus merdivenli yüksek kürsüye denir.
Kürsü: Camilerde, vaiz
ve ders vereceklerin oturmasına mahsus, üstüne birkaç basamaklı bir merdivenle
çıkılan seyyar veya sabit sedire denir. Bunların üstü oymalarla süslü, ağaçtan
taht gibi yapılmış olan yerlerine bir minder konulur. Önlerinde kitap koymaya
mahsus rahleler vardır. Bunlar genellikle tahtadan oymalı ve sedefli olarak
gayet süslü yapılırlar. Bazı camilerde mermerden yapılmış olanları da vardır.
Camilerin başlıca eşyasından birini meydana getirir ve her camide bir iki tane
bulunur. Camilerde bulunan bu kürsülere vaaz kürsüsü denir.
Minare: Caminin
bitişiğinde, ezan okumak ve ezanı civara duyurmak için ince bir kule şeklinde
bir veya birkaç şerefesi bulunan yüksek yapı. Yeni minareler genellikle taştan
yapıldıkları gibi tuğladan ve ahşaptan yapılanları da vardır.
Minare en alt
kısmından başlamak üzere şu kısımlardan meydana gelir: Kürsü, pabuç, gövde,
şerefe, petek, külah ve alem. Minarenin içindeki merdivenle şerefeye çıkılır.
(turkcebilgi.com dan alınan bu bilgiler seviyeye göre yeniden düzenlenmiştir.
12 Mayıs 2014 Pazartesi
6/2. NAMAZ İBADETİ: MERVE DEMİRBAĞ
| |||||
|
6/2.1. Namaz Nedir? Niçin Kılınır?
Namaz, İslam'ın en önemli ibadetlerinden biridir. Peygamberimiz namaz için
'dinin direğidir' demiştir. Namaz kılmak, ergenlik çağına gelmiş, akıl sahibi
kimseler için farzdır. Namazı terk etmek dinen sorumluluk getirir.
Namazı, kulluk görevimizi yerine getirmek, Allah'ı sıkça anmak için kılarız.
Namazlarda kalbimizi Allah'a açar, ona dua eder, ona sığınırız. Dileklerimizi ve
halimizi ona arz ederiz. Namaz kılmakla, aynı zamanda Allah'a şükür borcumuzu da
yerine getirmiş oluruz.
Namaz kılan bir kişi, Allah'a yakınlaştığı için kötülüklerden uzaklaşır.
Bedenini ve ruhunu temiz tutar. Günahlardan arınır.
Namazın kabul edilen bir namaz
olması için 12 şartın yerine gelmiş olması gerekir. Bunlara namazın farzları
denir. 12 farzdan altısı namaza başlamadan öncedir. Bunlara Namazın dışındaki
farzlar denir. Geri kalan altı şart ise namazın içindeki farzlardır.
Namazın Dışındaki Farzlar
1) Hadesten
Taharet: Abdest almak, gerekli hallerde gusül yapmaktir.
2) Necasetten
Taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede ve namaz
kılacağı yerde pislik varsa bunları temizlemektir.
3) Setr-i Avret:
Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri örtmesi demektir.
Erkekler için en az: Göbek ile
diz kapağı arası mahrem bölgedir (dizkapağı dahil).
Kadınlar için: Yüz, el ve
ayaklardan başka vücudunun her tarafını örtmeleri gerekir.
4) İstikbal-i
Kıble: Namazı kıbleye dönerek kılmaktır. Kıble, Mekke şehrindeki kutsal
bina olan Kâbe yönüdür. .
5) Vakit:
Namazları kendi vakitleri içinde kılmaktır.
6) Niyet: Hangi
namazı kıldığını bilmek ve kalbinde hatırlamaktır.
Namazın İçindeki Farzlar:
1) İftitah
Tekbiri: Namaza başlarken tekbir almak demektir.
2) Kıyam:
Namazda ayakta durmak demektir.
3) Kıraat:
Namazda ayakta iken biraz Kur'an okumaktır.
4) Rükû':
Namazda eğilmektir.
5) Sücûd:
Rükû'dan sonra ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı yere koymaktır.
6) Ka'de-i Ahîre:
Namazın sonunda "Ettehiyyatü" okuyacak kadar oturmak demektir
Namazın Dışındaki Farzlar
1) Hadesten
Taharet: Abdest almak, gerekli hallerde gusül yapmaktir.
2) Necasetten
Taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede ve namaz
kılacağı yerde pislik varsa bunları temizlemektir.
3) Setr-i Avret:
Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri örtmesi demektir.
4) İstikbal-i
Kıble: Namazı kıbleye dönerek kılmaktır. .
5) Vakit:
Namazları kendi vakitleri içinde kılmaktır.
6) Niyet: Hangi
namazı kıldığını bilmek ve kalbinde hatırlamaktır.
Abdest
Abdest, namaza başlamadan yapmamız gereken temizlik işlemidir. Bir abdestin geçerli olması için dört farzın mutlaka yerine getirilmiş olması gerekir. Bunlar:- Elleri ve dirseklere kadar kolları yıkamak
- Yüzü yıkamak
- Başın bir bölümünü mesh etmek (ıslak elle başa sürmek)
- Topuklara kadar ayakları yıkamak.
2) Necasetten
Taharet: Namaz kılacak kişinin, bedeninde, üzerindeki elbisede ve namaz
kılacağı yerde pislik varsa bunları temizlemektir.
3) Setr-i Avret:
Namaz kılacak kişinin vücudunda örtünmesi gereken yerleri örtmesi demektir.
4) İstikbal-i
Kıble: Namazı kıbleye dönerek kılmaktır.
5) Vakit:
Namazları kendi vakitleri içinde kılmaktır.
6) Niyet: Hangi
namazı kıldığını bilmek ve kalbinde hatırlamaktır.
1. İftitah (başlangıç) Tekbiri: Namaza başlarken “Allahu Ekber” demek.
2. Kıyam: Ayakta Durmak (Kıyam)
Bir özrü olmayan mükellefin farz ve vacip olan namazları ayakta kılması da farzdır.
3. Kıraat: Kur'ân Okumak
Farz namazların ilk iki rekatında Kur'ân-ı Kerîm'den bir parça okumak da farzdır. Dolayısı ile bu farzın yerine gelmesine yetecek kadar Kur'ân âyetini ezbere bilmek de farz olmuş olur. Bu farz, Kur'ân'ın herhanhi bir yerinden, üç kısa âyet kadar okumakla yerine gelmiş olur.
4.Rukû: Eğilmek
"Rukû" eğilmek demektir. Namazların her rekatında en az eller dizlere ulaşacak kadar eğilmek farzdır.
5. Secde: Namazda alnı yere koymak
Secde, Allah'ın yüceliğini kabul ederek, alnı yere koymaktır. Secdenin tam ve mükemmel olması için alın, burnun ucu, ellerin içleri ve ayak parmaklarının uçları yere değmelidir.
6/2.3. Namaza Çağrı: Ezan ve Kamet
|
Ezanın sözleri ve anlamı:
Ezanda Bulunan
Cümleler
|
Türkçesi
|
Allahü Ekber (4 kez
söylenir)
|
Allah en yücedir.
|
Eşhedü enla ilahe illallah 2 kez
söylenir)
|
Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah
yoktur.
|
Eşhedü enne Muhammeder-resülullah (2 kez
söylenir)
|
Ben şahitlik ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın
elçisidir.
|
Hayye alas-salâh (2 kez
söylenir)
|
Haydi namaza…!
|
Hayye alal-felâh (2 kez
söylenir)
|
Haydi kurtuluşa…!
|
Essalatü hayrün minen nevm (yalnızca sabah ezanında 2
kez söylenir)
|
Namaz uykudan daha
hayırlıdır.
|
Allahü Ekber (2 kez
söylenir)
|
Allah en yücedir.
|
Lâ ilahe illallah (1 kez
söylenir)
|
Allah’tan başka ilah yoktur.
(A.K. dinibil.com) |
Ezan Duası
Ezanı dikkatle dinledikten sonra şöyle dua edilir:
Ezan
Duası
|
Türkçesi
|
Allahümme Rabbe hazihid davetit tammeh ves salatil
kaimeh
|
Ey bu mükemmel çağrının ve kılınan namazın Rabbi olan
Allah’ım…!
|
Ati Muhammedenil vesilete ved dereceter rafia
|
Hz. Muhammed’e şefaat yetkisini ver ve onu yüce
makama ulaştır.
|
Vebashu makamen Mahmudenillezi
vaatteh
|
Ve onu, söz verdiğin övülmüş makama
gönder.
|
İnneke la tuhliful miad
|
Sen sözünden asla dönmezsin.
|
Kamet
Kamet, cami içinde, farz namazlardan önce okunur. Cümleleri ezan gibi olup yalnızca "hayye alel felah" cümlesinden sonra 2 kez "Kad kametis salah" denir. Bu: "Namaz kılınmaya başladı" demektir
6/2.4. Beş vakit namaz
sabah namazı: 4 rekattır 2si sünnet 2 si farz
öğle namazı :10 rekattır 4 sünnet 4 farz 2 son sünnet
ikindi namazı :8 rekattır 4 sünnet 4 farz
akşam namazı: 5 rekattır 3ü farz 2 si sünnet
yatsı namazı: 13 rekattır 4 sünnet 4 farz 2 son sünnet 3vitir namazı
6/2.5. Cemaatle Namaz
Namazı imamla birlikte kılan topluluğa cemaat adı verilir. Dinimizde namazların cemaatle kılınması teşvik edilerek, cemaatle kılınan namaza verilecek sevabın tek başına kılınacak namazın sevabından yirmi beş veya yirmi yedi kat daha fazla olduğu ve cemaate gitmek için atılacak her adımın mükâfatlandırılacağı bildirilmiş, ayrıca cemaate katılacakların sayısı artıkça kılınan namazın sevabının da artacağı haber verilmiş, bazı ibadetler için ise cemaat şart koşulmuştur. Müslümanlar arasındaki manevi bağların en önemlisinden biri de namazın cemaetle kılınmasıdır.
6/2.6. Cuma Namazı
“Ey iman edenler! Cuma günü nümüzü çağrıldığınız zaman, hemen Allah’a anmaya koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma suresi, 9. ayet)
Cuma namazının kılınışı
Cuma namazı on rekattır. Okunan ilk ezandan sonra dört rekat sünnet kılınır. Bunun kılınışı aynen öğle namazının ilk dört rekat sünneti gibidir. Daha sonra hutbe okunur. İmamın minbere çıkarak okuduğu hutbede; Allah anılır ve övülür, peygamberimize dua edilir (salavât), Müslümanlara dini konularda kısaca öğüt verilir. Daha sonra imamla birlikte iki rekât cumanın farzı kılınır. Cuma namazının farzı sabah namazının farzı gibi kılınır. Cumanın farzından sonra kılınan dört rekâtlık sünnet de öğle namazının sünneti gibi kılınır. Böylece namaz tamamlanmış olur.6/2.7. Bayram Namazı
Bayram Namazı
Ramazan ve Kurban bayramlarının birinci gününde camide cemaatle kılınan vacip bir namazdır. Bayram namazı iki rekattır ve güneş doğduktan 45-50 dakika sonra kılınır. Cuma namazı farz olan Müslümanlara yılda iki defa bayram namazı kılmak vaciptir. Bayram namazı kılındıktan sonra “Hutbe” okunur ve daha sonra toplu halde dua edilir. Temiz elbiseler giyerek camiye gitmek sünnettir. Bayram günlerinde büyüklerimizi, hastaları ziyaret etmeliyiz. Özellikle kimsesiz çocukları sevindirmek çok sevaptır.Bayram namazının kılınışı:
BİRİNCİ
REKAT
|
İKİNCİ
REKAT
|
|
1.Niyet
:
“Niyet
ettim Allah rızası için vacip olan bayram namazını kılmaya uydum
imama”
|
1.Besmele
|
|
2.Fatiha
|
||
2.Tekbir
(Namaza
giriş tekbiri)
|
3.Bir
sure
|
|
3.Subhaneke
|
4.Üç
ara tekbir
İmam
fatiha ve bir sure okuduktan sonra birinci rekatta olduğu gibi üç ara tekbir
alır. Bundan sonra Allahü ekber diyerek rükua varır
|
|
| ||
5.Fatiha
|
5.Rükû
|
|
6.Bir
sure
|
6.Secde(İki
defa)
|
|
7.Rükû
|
7.Oturuş
|
|
8.Secde(iki
defa)
|
a.Ettehiyyatü
|
|
İkinci
rekata kalkış
|
b.Salli-Barik
|
|
c.Rabbena
|
| |
8.SELAM
|
6/2.8. Cenaze Namazı
Cenâze namazının şartları
- Ölü, yaşamındayken Müslüman olmalıdır.
- Yıkanmış olmalıdır. Cenâzenin ve imâmın bulunduğu yerin temiz olması gerekir.
Cenâze Namazının Farzları
- Dört kere tekbîr getirmektir.
- Ayakta kılmaktır.
Cenâze Namazının Sünnetleri
- Sübhâneke okumak,
- Salevât yani Allahümme Salli ve Bârik okumak,
- Kendine ve meyyite ve bütün müslümanlara af ve mağfiret için bildirilmiş olan duâlardan bildiğini okumak.
Cenâze namazı nasıl kılınır?
Cenâze namazının dört tekbîrinden her biri, bir rek’at gibidir. Dört tekbîrin yalnız birincisinde eller kulaklara kaldırılır. Sonraki üç tekbîrde eller kaldırılmaz.- Önce niyet edilip ilk tekbîr alınıp, eller bağlanınca “Sübhâneke” okunur ve okunurken “vecelle senâüke” de denir. Fâtiha okunmaz.
- İkinci tekbîrden sonra, (Allahümme salli) ve (Bârik) duâları okunur.
- Üçüncü tekbîrden sonra, cenâze duâsı okunur. Cenâze duâsı yerine “Rabbenâ” duası da okunabilir.
- Dördüncü tekbîrden sonra, hemen sağa ve sonra sola selâm verilir.
İmâm yalnız dört tekbîri ve iki omuza selâmı, yüksek sesle söyler, diğerlerini içinden okur.
Teravih Namazı
6/2.10. Namazı Bozan Durumlar
Namazı bozan belli başlı hususlar
şunlardır:
-
Namazdayken konuşmak. İster yanılarak olsun, ister unutarak, isterse uyuklayarak, az veya çok her türlü konuşma namazı bozar.
-
Namazda bir şey yeyip içmek. Sakız çiğnemek.
-
Kendi işiteceği kadar gülmek. Yanındakiler işitecek kadar gülmek, namazla birlikte abdesti de bozar.
-
Kıbleden göğsünü çevirmek.
-
Namazda iken alakasız bir işle meşgul olmak.
-
Namazda abdesti bozulmak.
1. Namaz kılan insan, Yüce Allah'ın emrini yerine getirmiş ve onun sevgisini kazanmış olur. Allah'ın sevgisini kazanmak, en büyük mutluluktur. Çünkü Allah sevgisini elde etmiş olan, onun dostu olur.
2. Namaz insana her zaman Allah'ı hatırlatır. Allah'ı hatırlamakla insan, kendini ve sorumluluklarını hatırlar. Başıboş yaratılmadığını, yaptıklarından dolayı hesaba çekileceğini hatırlar.
|
Kunut Duaları
Kunut Duaları Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim
Kunut Duaları Anlamı:
Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile överiz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkar etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkar eden ve sana karşı geleni bırakırız.
Kunut Duaları Okunuşu
Kunut Duaları Anlamı
Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)